Doğuştan gelmiyor, hastalık ya da kaza değil...
''Engeller doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar ya da kazalar sonucu ortaya çıkabilir'' cümlesi ile açıklayamayacağımız bir başka engellilik durumu da anti-personel karamayınlarının neden olduğu engelliliklerdir.
Anti-personel karamayınları, ''bir kişinin mevcudiyeti, yaklaşması veya teması ile infilak edecek biçimde tasarımlanan ve bir veya birden fazla kişiyi etkisiz hale getirecek, yaralayacak veya öldürecek mayındır.'' Karamayınları nedeniyle meydana gelen yaralanmalar çoğunlukla uzuv kayıplarına neden olan yaralanmalardır ve mayın patlamasından sağ kurtulanlar, hayatlarına engelli bir birey olarak devam etmektedirler.
Karamayınları İzleme Örgütü (MONITOR) 2018 Raporu'na göre, savaş ve çatışmaların yaşandığı ülkeler başta olmak üzere, geçtiğimiz yıl, anti-personel karamayınları ve savaş artığı patlayıcılar nedeniyle 2 bin 793 kişi ölmüş, 4 bin 431 kişi de yaralanmıştır. Kayıpları yüzde 76'sını siviller oluşturmaktadır.
Türkiye'de, 1950-1998 yıları arasında toprağa döşenen bir milyonun üzerindeki mayın nedeniyle ölen ya da yaralananlara ilişkin bir veri tabanı bulunmamaktadır. İçişleri Bakanlığı, 2010 yılında, 1984 ile 2010 yılları arasında 6 bin 360 mayın kaybı olduğunu açıklamıştır. Rapora göre, bin 269 kişi hayatını kaybetmiş, beş bin 91 kişi de yaralanmıştır.
Mayınlara Karşı Mücadele ve Uluslararası Mayın Yasağı Sözleşmesi
Anti-personel karamayınlarına karşı, 1992'de, sivil toplum kuruluşları tarafından başlatılan uluslararası kampanya, 1997'de Mayın Yasağı Anlaşması (Ottawa Sözleşmesi) ile sonuçlandı.
Hükümetler '' Her hafta çoğu masum ve korunmasız sivillerden ve özellikle çocuklardan oluşan yüzlerce kişiyi öldüren veya sakat bırakan, ekonomik kalkınmayı ve yeniden yapılanmayı engelleyen, mültecilerin ve iç göçe maruz kalmış kişilerin yurtlarına dönmelerine manî olan ve yerleştirildikten sonra yıllarca diğer vahim neticeler yaratan anti-personel mayınların neden olduğu acılara ve kayıplara son vermeye kararlı olarak'' bu Sözleşme'yi imzaladılar, Sözleşme'nin tarafı oldular.
Türkiye de Sözleşme'yi 2004 yılında imzalayarak hem Türkiye hem de uluslararası kamuoyuna, anti-personel mayınların neden olduğu acılara ve kayıplara son verme taahhüdünde bulundu. Taahhüdünü de 2014 yılına kadar yerine getireceğini bildirdi. Bu süre içersinde de yeni mağduriyetlerin yaşanmaması için önlemler alınacak, var olan mağduriyetlerin giderilmesi için programlar hazırlanacak ve uygulamaya konulacaktı. Yeni mağduriyetlerin yaşanmamasına yönelik en önemli adım şüphesiz toprağa döşeli tüm mayınların temizlenmesidir. Temizlik süresi içersinde, mayınlı alanlarda yaşayanlara yönelik mayın ve patlayıcı risk eğitimleri bu konudaki diğer önemli adımdır.
Türkiye bu taahhütlerini 2014 yılında yerine getiremedi. Mayınlar temizlenmemesinin, mayın ve patlayıcı risk eğitimlerinin yapılmamasının sonucu ise binin üzerinde insanın ölümü ya da yaralanması oldu.
Sorun halen devam ediyor
2014 yılında taahhütlerini yerine getiremeyen Türkiye, mayınları 2022 yılına kadar temizlemek için ek süre talebinde bulundu.
Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, 2017 yılı sonunda yaptığı açıklamada, 35 bin 127 anti personel ve 997 anti tank mayınının imha edildiğini bildirdi. Mayın temizliğindeki ilerleme, Türkiye'nin 2022 tarihini de yakalayamayacağını göstermektedir. Bunun anlamı ise, mayın ve savaş artığı patlayıcılar nedeniyle ölüm ve yaralanmaların devam edeceğidir.
Mayın Yasağı Sözleşmesi'ne taraf devletler, Sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmiş olsalardı ya da yerine getirmiş olsalar, bugün hayatlarını engelli olarak sürdürmek zorunda kalan binlerce insan olmayacaktı/olmayacak.
Mayınsız bir Türkiye Girişimi
03/12/2018