Aşağıdaki metin, Oslo sürecinde ortaya çıkan önemli konulara ilişkin yaklaşımların özetini içermektedir. |
Misket bombalarının yasaklanması:
Misket bombaları, geçtiğimiz 40 yıl boyunca giderek artan sayıda çatışmada kullanıldı ve sivillere sürekli olarak büyük zararlar verdi. Misket bombalarının kullanılması, siviller üzerinde çok kötü sonuçlara yol açtı. Misket bombaları saldırı sırasında sivilleri tehdit eder, çünkü bir kaç hektardan fazla büyüklükte çok geniş bir alana yayılırlar. Yere çarptıklarında patlamadıkları taktirde, sivillerin ve özellikle çocukların hayatı için bir tehdit oluştururlar, çünkü ele alındıklarında ya da üzerlerine basıldığında patlarlar. Doğrudan yaralanmaya yol açarlar ya da sakat bırakırlar ve bulundukları bölgede sosyoekonomik gelişimi engellerler. Tasarlanma ve kullanım biçimlerinden kaynaklı olarak, misket bombaları ayrım yapmaz. Kasım 2006’da gerçekletirilen geleneksel silahsızlanma görüşmelerinin başarısız olmasından sonra Norveç, misket bombalarıyla ilgili yeni bir anlaşmanın hazırlanması için yeni bir süreç başlattı. Bu metin, bu süreçte ortaya çıkan bazı önemli konuların özetini vermektedir.
Misket bombalarının tanımı CMC ve bir dizi devlet, bir kategori olarak misket bombalarını yasaklayacak bir anlaşma yaklaşımı üzerinde çalışıyor. Anlaşmaya dair bazı yaklaşımlar, altparçacığı olan bütün silahları misket bombası olarak tanımlayan bir yaklaşımı benimsiyor ve sonra da bazı misket bombalarının anlaşma dışında bırakılmasını savunuyor. Bu yaklaşım, misket bombaları kategorisini, kabul edilebilir ve kabul edilemez olarak iki bölüme ayırıyor. Bu hem etkili bir yaklaşım değil, hem de ‘kabul edilebilir’ misket bombaları diye bir kategori oluşturmayı haklı kılacak bir kanıt yok. Sivillerin korunması konusunda büyük ilerleme sağlanması sonucunu yaratma olasılığı yüksek olan bu yaklaşım, misket bombalarının daha geniş çapta yasaklanması için uğraşır ve alt parçacıklardan oluşan bir silahın kabul edilebilir olup olmadığını kanıtlama sorumluluğunu devletlere yükler. Belirli silahların – duman çıkaran, işaret fişeği olarak kullanılan ya da propaganda alt parçacıkları içeren ve örneğin iki tek tam isabet eden alt parçacık içeren silahlar gibi – misket bombalarının verdiği türden zararlar vermediği kanıtlanırsa, o zaman bu silahlar misket bombası olarak tanımlanmayabilir ve bu nedenle yasaklanmaları gerekmeyebilir.
Kendi kendini yokeden mekanizmalar Sivil Toplum Kuruluşları, çok sayıda devlet ve füze uzmanları (hem bağımsız hem de askeri) kendi kendini yok etme mekanizması bulunan silahların, misket bombalarının yarattığı sorunlara çözüm olmadığını söylüyorlar. Kendi kendini yok etme mekanizmaları karmaşıktır ve başarısız olma olasılıkları çok yüksektir. Üreticilerin iddialarına rağmen, İsrail’in 2006 yılındaki çatışma sırasında kullandığı M85 kendi kendini yokeden bombacıklar, güney Lübnan topraklarında çok sayıda UXO bıraktı. Kendi kendini yok etme mekanizması takılan alt parçacıkların, misket bombası tanımı dışında bırakılmasını haklı gösterecek hiç bir kanıt yoktur. Bazı devletler, tam isabet özelliği ve kendi kendini yok etme mekanizması bulunan belirli silahların kabul edilebilir olduğunu iddia ediyorlar. Fakat, kendi kendini yok etme mekanizmasının varlığı, bu silahların kabul edilebilir olması için yeterli değildir. Bu yaklaşımın kabul edilebilir olması için tam isabet özelliği olan alt parçacıklar ve kendi kendini yok etme mekanizmasının birleşimine dayanmalıdır.
Çalışmama oranı Misket bombalarının ihtiyari olarak karar verilen çalışmama oranının yüzde 1 ya da 2 olması bir sorun olarak kabul edilir. Bunun nedenleri şudur: Yüzdeler değil, gerçek rakamlar: 1 milyon alt parçacığın %1’i = 10,000 ölümcül UXO parçası. Yüzde 1’in doğru seviye olduğuna dair, bunun düşük bir oran olduğu dışında, herhangi bir açıklama yok.. Çalışmama oranı, savaşa değil test etmeye dayanmalıdır. Stoklarında misket bombası bulunanlar tarafından tanınan bir test rejimini olmadığı bir durumda öne sürülen belirli çalışmama oranına güvenilemez. Böyle bir test rejimini hazırlamak, uluslararası olarak izlemek ve doğrulamak imkansız olabilir ve sonuçları çok farklı şekillerde yorumlanabilir. Çalışmama oranı, her zaman savaşlarda testlerde olduğundan daha yüksektir ve testlerin gerçek hayat koşullarını yansıtacak şekilde tasarlandığına ya da yapıldığına dair bir kanıt yoktur.
Geçiş dönemleri Devletlerin, tam olarak yasaklanması gerektiğini kabul ettikleri misket bombalarını kullanmaya devam ettikleri süre içinde bir geçiş dönemi olması yeni bir anlaşmanın hem aciliyetini hem de amacını zayıflatır. Oslo Süreci’nde yer alan bazı devletler, geçiş dönemi olmasını istiyorlar ve bunu haklı çıkarmaya çalışıyorlar, çünkü misket bombalarının yerine başka silahları koymak için zamana ihtiyaçları var. Aslında, modern çatışmalarda kullanımı sınırlı olan, güncelliğini kaybetmiş silahlardır. Misket bombaları zaten modern çatışmalar için uygun değilken ve sıklıkla kendilerine atfedilen rolü yerine getirmekte başarısız olurken, bu bombaların kullanımının bırakılmasını, ‘kapasite boşluğunu’ doldurmak için ertelemek mantıksızdır. Her durumda, misket bombalarının sivillere verdiği zararlar bu silahların hemen yasaklanması için yeterlidir ve ‘kapasite boşluğu’nun bu durumda hiçbir önemi yoktur..
Askeri yarar Misket bombalarının askeri olarak hiç bir faydası olmadığı genel olarak kabul edilir. Bu, 2007 yılının Nisan ayında Montrö’de misket bombaları üzerine yapılan ICRC uzmanlar toplantısının en önemli sonucudur. Tam tersine, eski askeri görevliler, misket bombalarının, sivilleri öldürerek ve yaralayarak ve savaştan sonra sorun oluşturmaya devam ederek devletlerin genel politikasını ve askeri stratejilerini zayıflattığını kabul ederler. Devletler, misket bombalarının özel bir rolü olduğunu ve belirli hedef tiplerine karşı çok etkili olduklarını iddia ederler. Aslında, sadece bu silahlar geniş bir alandaki hedeflere karşı kullanımı kolay olan silahlardır. Üstelik, onların kendilerine has yeteneklerini göstermenin bir yolu olarak onlara atfedilen parçalar diğer konvansiyonel silahlara da takılabilirler.
Birbiriyle çalışabilirlik Yeni anlaşmadaki misket bombaları hakkındaki yükümlülüklerin, askeri koalisyonlarda birlikte çalışan devletler arasında pratik problemlere yol açacağı doğru değildir. Anti-personel mayınlar hakkında farklı yasal yükümlülükler bağlamında ABD ve Kanada askeri güçleri arasındaki birlikte çalışılabilirlik üzerine yapılan bir analiz, bu silahlarla ilgili “pratik problemlerin yokluğu” konusunda üç temel neden olduğunu belirtir: 1. Koalisyonun yürüttüğü operasyonlarda bu tür mayınların kullanılmaması; 2. Kanada, ABD’nin ilgilenmesi gereken ve bu tür yasal yükümlülükleri bulunan tek devlet değildir; 3. Kanada Güçleri komutanlarının ve diğer askeri personelinin yasal yükümlülüklerinin farkına varmaları sağlanmıştır. NATO üyesi devletler de dahil olmak üzere, Oslo Süreci’ne katılan devletleri düşündüğümüzde, yukarıda bulunan madde iki ve üç, yeni misket bombası anlaşması için de geçerlidir. İlk madde, misket bombaları için farklı olabilir. Fakat, misket bombaları belirli devletler tarafından genel olarak kullanılıyor olsa bile, sivillerin bu tür silahlardan zarar görmemesi için misket bombalarını yasaklayan bir anlaşma imzalayan diğer devletler, askeri operasyonlardaki pozisyonlarını, bu tür silahların bu operasyonlarda kullanılmasını engellemek için kullanabilirler. Bu sivillerin misket bombalarından daha çok korunmasını sağlayacaktır. Anlaşmayı imzalamamış olan devletler için, anlaşmaya taraf olan devletler de misket bombası stoklamak ya da bu devletlerin topraklarını kullanarak misket bombalarını başka yere transfer etmek zor olacaktır, böylece ortak operasyonlarda bu silahlar daha az kullanılacaktır. Ayrıca, bu da sivillerin daha fazla korunmasını sağlayacaktır.
Yasaklama ya da düzenleme Misket bombaları hakkındaki Oslo Süreci ya da Oslo Deklerasyonu, bir kısıtlama rejimi değil, belirli bir silah kategorisinin yasaklanması ihtiyacına dayanır. Bazı devletler ve Sivil Toplum Kuruluşları, insanların yaşadığı alanlarda misket bombalarının kullanımının yasaklayan bir kuralın olmasının sorunun çözümü olduğunu düşünüyorlar, fakat artık bunun Oslo Süreci içinde yeterli olmadığı Kabul ediliyor. Bunun asıl nedeni, eğer uygulanması sağlanamayacaksa böyle bir kuralın varlığının zor olmasıdır. Böyle bir kural, insanların yaşadığı alan tanımlanmasına dayanabilir ve daha güçlü bir tanımlamada bile yoruma açık olabilir. Ayrıca, böyle bir kuralın durdurulmayacağını düşünmek zordur. Üstelik, misket bombalarının sadece insanların yaşadığı terlerde yasaklanması sorunu çözmez, çünkü siviller savaştan sonra bu alanlara yeniden geri dönebilirler. Kısacası, soruna yol açan silahın yasaklanması, sivillerin zarar görmesini engellemek için çok daha güvenilir bir mekanizma olabilir.
Tamamen yasaklama Bazı devletler, CMC’nin misket bombalarının tamamen yasaklanması gerektiğini söylediğini belirtiyorlar. ‘Tamamen yasaklama’ terimi, belirli devletler tarafından, CMC’nin pozisyonunu zayıflatmak ve kendi yaklaşımlarının daha mantıklı olduğunu göstermek için kullanılıyor gibi görünüyor. Bu devletler, Oslo Deklerasyonu’nda geçen ‘kabul edilemez zarar’ dilini, görüşülen anlaşmada haklı gerekçelere dayanmayan istisnalar olmasını sağlamak için istismar etmeye çalışıyorlar. CMC prensipleri, “misket bombalarının yasaklanması” çağrısı yapar ve CMC, istisnaları, tanımın ve yasağın dışında bırakmanın sorumluluğunu devletlerin üzerine yıkan geniş bir tanım yapar. Misket bombalarının yasaklanması çağrısını ‘tamamen yasaklama’ ya da ‘kabul edilemez zararlar verenler’le sınırlandırmak, bir durumu belirli bir ışık içinde göstermeye çalışmak için tasarlanmış retorik bir araçtır. Doğru yaklaşım, bir silahlar kategorisi tanımlamak ve bu kategoriyi yasaklamaktır. Dolayısıyla bu ‘tamamen yasaklama’dan ziyade, ‘kategorik bir yasaklama’dır. Kategorik bir yasak, belirli silahların meşru durumlarda istisna olması olasılığını dışlamaz, fakat bunu sağlamak hükümetlerin sorumluluğudur.
Kurbanlara yardım Kurbanlara yardım, misket bombalarını yasaklayan bir anlaşmanın çekirdeğini oluşturmalı. “Kurbanlar”, mağdurları, aileleri, misket bombasından etkilenen toplulukları, ve misket bombası kullanımı sonucunda oluşan negativ fiziksel, psikolojik ve sosyo-ekonomik sonuçlardan etkilenenleri kapsar. Şart, 1997’den beri öğrenilen ve hem Mayın Yasaklama Anlaşması hem de Sakat Hakları Anlaşması’nda yer alan dersler üzerine inşa edilmelidir. Birincisi, Kurbanlara Yardım alanında uluslararası işbirliğini gerekli kılan bir yükümlülük olmalı. İkincisi, anlaşma misket bombası kurbanlarının bütün insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanmasını garanti altına alan bir yükümlülük içermeli. Bu, Kurbanlara Yardım’ın yasal bir çerçeveye oturtulmasını sağlar ve misket bombası patlamasından sağ kurtulanların sosyal entegrasyonuna dair sürdürülebilir bir yaklaşımın planlanması ve geliştirilmesini daha geniş bir bağlam içine oturtur.
Oslo Süreci 2006 yılının Kasım ayında gerçekleştirilen üçüncü yeniden gözden geçirme konferansında misket bombalarının insanlık üzerindeki etkilerini ele alan BM Belirli Konvansiyonel Silahlar Hakkında Anlaşma’nın, beş yıl süren tartışmalara ve 30 ülkenin görüşmelere verdiği desteğe rağmen başarısız olmasının ardından, Norveç hükümeti misket bombalarının yasaklayan yeni bir anlaşma için uluslararası bir süreç başlatma amacında olduğunu açıkladı. Şu anda Oslo Süreci’nde dünyadaki 5 bölgeyi kapsayan 84 devlet yer alıyor ve bu devletler içinde: 21 üretici 36 misket bombası stoklayan 7 bir kez misket bombası kullanmış 14 misket bombalarından etkilenmiş devlet bulunuyor. Ayrıca, BM ‘in anlaşmasına taraf olmayıp Oslo Süreci’nde yer alan 23 devlet var ve bu Oslo Süreci’ni daha açık ve dünya çapında temsiliyet yeteneği olan bir süreç yapıyor. Aslında, süreç içinde yer almak için çaba harcayan her devlet, istediği zaman sürece katılabilir. Norveç Dışişleri Bakanı, bu uluslararası süreçle ilgili olarak şunları söyledi: "Bütün devletlere bu sürece katılmalarını tavsiye ediyorum. Binlerce yaşamın daha mahvolmasını önlemek için şimdi harekete geçmek zorundayız. Kapı, 2008 yılında, sivillere kabul edilemez zararlar veren misket bombalarının kullanımını, üretimini, transferini ve stoklanmasını yasaklayan yeni bir yasal araçla sonuçlandırmayı planladığımız mücadelemize katılmak isteyen bütün devletlere açık." Bir devletin bu sürece katılmak için yapması gereken tek şey, hükümetin, Oslo Deklerasyonu’nda belirtilen amaçları desteklediğini resmen açıklamasıdır. |